Diyarbakır Boşanma Davaları – Diyarbakır Boşanma Avukatı
Türkiye genelinde olduğu gibi Diyarbakır’da boşanma oranları bir önceki yıla göre artış göstermektedir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda boşanma sebepleri özel ve genel sebepler olmak üzere iki başlık altında düzenlenmiştir.
1.BOŞANMANIN ÖZEL SEBEPLERİ
a) Zina
Zina, eşlerden birinin, evlilik birliği devam ederken, karşı cinsten bir kişi ile isteyerek cinsi münasebette bulunması şeklinde tanımlanmaktadır.[i] Nişanlanmayla başlayan sadakat yükümlüğüne aykırılık teşkil eden zina, kanunumuzda özel boşanma sebepleri arasında; mutlak bir boşanma sebebi olarak düzenlenmiştir. Zinanın mutlak boşanma sebebi olarak kabul edilmesi, varlığının hakim tarafından saptanması halinde, ayrıca evlilik birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığı araştırılmadan boşanmaya karar verilmesini ifade etmektedir. Başka bir ifadeyle, zinanın varlığı durumunda, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olduğu kabul edilmektedir; bunun ayrıca ispatı aranmaz.
aa) Af
Yukarıda belirttiğimiz üzere, zinaya dayanılarak boşanmaya karar verilmesi, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının kabulüne dayanmaktadır. Aldatılan eşin zinayı affetmesi, tarafların yaşananları anlaşarak çözüme kavuşturdukları; zinanın aldatılan eş için, ortak hayatı çekilmez hale getirmediği anlamında değerlendirilmektedir. Bu nedenle affeden eş, artık bu sebebe dayanarak boşanma davası açamayacaktır.
Eşin, affettiğini belirli bir şekilde göstermesi gerekmez. Af, açık olarak beyan edilebileceği gibi; ortak hayatı sürdürmek, normal yaşantıyı devam ettirmek şeklinde, örtülü olarak da yapılabilir.
ab) Hak Düşürücü Süre
Zinaya dayanan boşanma davası açılırken, kanunumuzda altı ay ve beş yıl olarak belirlenmiş olan hak düşürücü sürelere dikkat etmek gerekmektedir.
Altı aylık süre, eşin zinasının öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Yani eş, zinayı öğrendiği tarihten itibaren altı ay içinde boşanma davasını açmalıdır. Aksi takdirde, zinaya dayanarak bu davayı açamayacaktır. Kanun koyucu, zinanın öğrenilmesinin hemen ardından hissedilen yoğun duygularla açılmayan boşanma davasının, uzun sayılabilecek bir süre geçtikten sonra açılmasına cevaz vermemiştir.
Beş yıllık sürenin başlangıcı ise, zina fiilinin işlendiği tarihtir. Aldatılan eş, zinayı beş yıldan sonra öğrenmişse dahi, artık zinaya dayanarak boşanma davası açamayacaktır. Bu durumda altı ayık süre dikkate alınmaz. Tabiidir ki yeni bir zina söz konusu olduğunda, bu fiil için ayrıca süre işlemesi söz konusu olacaktır.
b) Hayata Kast, Pek Kötü Muamele, Onur Kırıcı Davranış
Söz konusu boşanma sebepleri kanunda aynı maddede düzenlenmiştir. Medeni Kanun madde 162/I’e göre,
“Eşlerden her biri diğeri tarafından, hayatına kast edilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.”
Hayata kast; bir eşin, diğer eşi öldürme girişimidir. Eş, bu kastını fiil olarak ortaya koymuş olmalıdır. Bu nedenle sadece ölümle tehdit etmek bu nedene dayanarak boşanma davası açabilmek için yeterli değildir. Ancak her somut olay, tehdidin ciddiyeti bakımından, ayrıca değerlendirilmelidir.
Pek fena muamele; diğer eşin vücut bütünlüğü ve sağlığına yönelik her türlü saldırıdır.[ii] Eşin, diğer eş tarafından bir kez dahi şiddet görmesi bu kapsamda değerlendirilir. Bu nedenle eşe yönelik kötü muamelenin süreklilik arz etmesi aranmaz.
Onur kırıcı davranış; eşlerden birinin, diğerinin onuruna, haksız ve ona hakaret etmek, onu küçük düşürmek amacıyla yaptığı saldırıdır.[iii] Bu saldırının üçüncü bir kişinin önünde yapılmış olması aranmamaktadır. Tarafların yalnız oldukları ortamda yapılan saldırılar da birey onurunun zedelenmesi bakımından yeterlidir.
aa) Af
Söz konusu fiillere maruz kalan eşin, diğer eşi açık ya da zımni şekilde affetmesi durumunda, ilgili sebeplere dayanarak dava açması mümkün olmayacaktır.
ab) Hak düşürücü süre
Hayata kast, pek kötü muamele ya da onur kırıcı davranış nedenlerine dayanılarak açılan boşanma davasında da, zinada olduğu gibi altı aylık ve beş yıllık hak düşürücü süreler söz konusudur. Altı aylık süre, eşin dava sebebini öğrenilmesinden; beş yıllık süre ise, dava sebebinin doğumundan itibaren işlemeye başlar. Bu sürelerin geçirilmesi halinde belirtilen sebeplerle boşanma davası açılamayacaktır.
c) Küçük Düşürücü Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme
Küçük düşürücü suçun belirlenmesinde, suç karşılığı öngörülen ceza değil, toplumdaki anlayış dikkate alınır. Örnek vermek gerekirse, hırsızlık, hileli iflas, dolandırıcılık, ırza geçme gibi suçlar küçük düşürücü suç kapsamında değerlendirilmektedir. Bu suçların bir defa işlenmesi dahi boşanmaya dayanak teşkil edebilecek yeterliliktedir.
Haysiyetsiz hayat sürmenin varlığının kabulü için ise, bir süreklilik söz konusu olmalıdır. Bu gibi durumlara, ayyaşlık, kumarbazlık ve hayat kadını olarak çalışma örnek olarak gösterilebilir.
Küçük düşürücü suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme nedenine dayanarak boşanma davası açılabilmesi için, sadece iddia edilen fiillerin ispatlanması yeterli değildir. Ayrıca, boşanma davası açan eş için bu sebepler, diğer eşle birlikte yaşamayı çekilmez hale getirmelidir. Söz konusu durumların varlığına rağmen, bu fiiller taraflar arasında sorun yaratmıyorsa, bu sebeplere dayanılarak boşanma davası açılamayacaktır. Buradan da anlaşılacağı gibi belirtilen sebepler mutlak değil, nispi boşanma sebepleridir.
aa) Hak Düşürücü Süre
Küçük düşürücü suç işleme ya da haysiyetsiz hayat sürmeye dayanarak boşanma davası açmak, herhangi bir hak düşürücü süreye bağlı değildir. Ancak, aradan uzun süre geçtikten sonra belirtilen sebeplere dayanılması durumunda, ortak hayatın çekilmez hale geldiği iddiasının ispatı güç olacağından; zaman geçirmeden dava açılması yerinde olacaktır.
d) Terk
Medeni Kanun’a göre, eşlerden birinin haklı bir sebep olmaksızın ortak konutu terk etmesi halinde, diğer eşin terke dayalı boşanma davası açma hakkı vardır. Ancak kanun terk olgusunun yanında başka şartların mevcudiyetini aramaktadır.
aa) Haklı sebebe dayanmama
Öncelikle terk, evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmemek amacı taşımalıdır. Yani haklı bir sebebe dayanmamalıdır. Mesela askerlik görevini yerine getirdiği için ortak konutta bulunmayan eşe karşı, terke dayalı boşanma davası açılamayacaktır. Ancak, haklı bir sebebe dayanarak ortak konuttan ayrılan eşin, sebebin ortadan kalkmasına rağmen konuta dönmemesi halinde, terk olgusu yine gerçekleşmiş kabul edilir.
Önemle belirtmek gerekir ki, eşin ortak konutu terke zorlanması halinde, zorlamada bulunan eş terk etmiş sayılacaktır. Bu durumda, terke dayalı boşanma davası açma hakkı, terke zorlanan eşe tanınmıştır.
ab) İhtar
Kanunumuz terke dayalı boşanma davası açılabilmesi için, eşin ortak konuta davet edilmesini aramaktadır. Bu davet, kanunda belirtilen şartları havi bir ihtar yoluyla yapılacaktır. Söz konusu ihtarın yapılabilmesi için, ortak konutun terk edilmesinin üzerinden dört aylık sürenin geçmesi gerekmektedir.
İhtarda, eşin iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği; aksi takdirde kendisine karşı boşanma davası açılacağı hususu yer alır. Belirtilen iki ayın geçmesine rağmen eş hala ortak konuta dönmemişse, terke dayalı boşanma davası açılabilecektir.
Özetlemek gerekirse terke dayalı boşanma davasının açılabilmesi için, ihtardan önce dört ay; ihtardan sonra iki ay olmak üzere, terk fiilinin üzerinden altı ay geçmesi gerekmekte; boşanma davası ancak bu sürenin sonunda açılabilmektedir. Belirtilen şartların gerçekleştiğinin tespiti halinde mahkemece boşanmaya karar verilecektir.
e) Akıl Hastalığı
Boşanma davasının açılabilmesi için akıl hastalığının ne zaman başladığı önem arz etmemektedir. Davanın açıldığı esnada hastalığın varlığı yeterlidir.
Ancak unutulmamalıdır ki, bu sebebe dayanılarak açılan boşanma davasında, hastalığın iyileşemeyeceğinin sağlık kurulu raporuyla tespit edilmesi gerekmektedir. Yani, akıl hastalığının geçici değil, sürekli olması aranmaktadır.
Akıl hastalığı nispi bir boşanma sebebidir. Bu nedenle sadece akıl hastalığının varlığı boşanma için yeterli değildir. Ayrıca hastalığın, ortak hayatı çekilmez hale getirdiğinin ispatı gerekmektedir.
aa) Hak düşürücü süre
Belirttiğimiz üzere akıl hastalığının boşanma davasının açıldığı anda var olması yeterli olduğundan, herhangi bir hak düşürücü süre söz konusu değildir. Hastalık devam ettiği sürece boşanma davasının açılabilmesi mümkündür.
2. BOŞANMANIN GENEL SEBEPLERİ
Kanun koyucu boşanmanın özel sebepleri yanında genel sebeplerini de düzenlemiştir.
Önceden belirlenmesi mümkün olmayan bir olay, kanunun deyişi ile evlilik birliğini temelinden sarsmışsa ve bu sebeple eşlerden artık ortak hayata devam etmesi beklenemezse, boşanmanın genel sebebinden söz edilir.[iv] Yani boşanma davası zina, hayata kast, pek kötü muamele, onur kırıcı davranış, küçük düşürücü suç işleme, haysiyetsiz hayat sürme, terk ya da akıl hastalığı sebeplerinden birine dayanılarak açılamıyorsa, ancak tarafların evlilik birliğini devam ettirmeleri kendilerinden beklenemeyecek durumda ise, genel sebeplere dayanılarak dava açılabilecektir.
a) Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması
Evlilik birliği, iki tarafın hayatı paylaşması gerektirir. Ancak farklı iki bireyin ortak bir hayat kurması pek çok sorunu da beraberinde getirebilmektedir. Tarafların evlilik birliğinden beklentilerinin farklı olması, kişisel farklılıkları ya da ailelerin evliliğe müdahalede bulunması gibi pek çok sebep bu sorunları artırmaktadır. Ancak, taraflar arasında yaşanan her olay boşanmak için yeterli görülmemektedir. Bunun yanında boşanmanın, taraflar ve toplum için daha yararlı olacağına hakim tarafından kanaat getirilmesi gerekmektedir. Hakim tarafların ve şahitlerin beyanlarını dikkate alarak somut olayın değerlendirmesini yapacak ve ancak eşlerden en az birisinin ortak hayatı sürdürmesi kendisinden beklenemeyecek ise boşanmaya karar verecektir.
Burada önem arz eden bir husus da davalının itiraz hakkının bulunmasıdır. Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olgularda davacı eşin kusuru davalı eşin kusurundan daha fazla ise, davalı eş boşanma davasına itiraz edebilecektir. Dikkat edilirse kanun itiraz hakkının kullanılabilmesi için davalı eşin tamamen kusursuz olmasını aramamaktadır. Davalı eşin davacı eşe oranla daha az kusurlu olması, itiraz edilebilmesi için yeterlidir.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması sonucunu doğurabilecek nedenler sınırlı sayıda değildir. Bu kapsama nelerin sokulabileceği daha çok Yargıtay kararlarıyla şekillenmiştir. Yargıtay kararlarında yer alan bazı sebeplere değinmek fikir vermesi açısından aydınlatıcı olacaktır:
Eşine iftira etmek
Aile sırlarını açıklamak
Eşi ailesi ile görüştürmemek
Eşin ailesine hakaret etmek
Başkasını sevdiğini söylemek
Eşini sevmediğini söylemek
Aşırı kıskançlık göstermek
Bağımsız konut sağlamamak (Kayınvalide/kayınpederle birlikte oturulacak şekilde konut sağlanmasının, bağımsız konut kapsamında değerlendirilmediğine dikkat edilmelidir.)
Cimri olmak (Cimriliğin, tutumlu olma sınırını aşması gerekmektedir.)
Üvey çocuklara kötü davranmak
Evi sık sık terk etmek (Çalışmamızda yer verdiğimiz terke dayalı boşanma davasıyla karşılaşmak istemeyen eşe karşı, bu sebebe dayanılarak boşanma davası açılabilecektir.)
Eşin hastalığı ile ilgilenmemek
Cinsel ilişki kuramamak
Cinsel ilişkiden kaçınmak
Zorla ters ilişki kurmak
Eşin dövülmesine seyirci kalmak
Ev eşyasına zarar vermek
Sürekli alkol almak
Haklı sebep olmaksızın yıkanmaktan kaçınmak
Eşlerden birinin diğerinin cebinden para alması
Fuhuş yapmaya zorlamak
Ağız kokusu konusunda tedaviden kaçınmak
Altını ıslatmak
Eşin tedavisini yaptırmaktan kaçınmak
Sürekli kavga etmek
Kayınpeder veya kayınvalidenin, eşe kötü davranmasına engel olmamak
Kadının mesleğini icra etmesine mani olmak
Aşırı şekilde borçlanarak birçok icra takibine sebep olmak
Eşi sosyal ortamlardan soyutlamak
At yarışı oynamak ve ailenin ekonomik durumunu tehlikeye düşürmek
Belirtilen sebeplerin tek başına boşanmak için yeterli olmadığı; bu sebeplerin aynı zamanda eş için ortak hayatı sürdürmeyi çekilmez hale getirmesi gerektiği unutulmamalıdır.
b) Anlaşmalı Boşanma
Medeni Kanun eşlerin anlaşarak boşanmasına cevaz vermektedir. Kanuna göre, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin açtığı davayı kabul etmesi halinde anlaşmalı boşanma söz konusu olmaktadır. Bu durumda evlilik birliği temelinden sarsılmış kabul edildiği için hakim ayrıca bunu araştırmayacaktır. Ancak hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi şarttır. Pek çok Yargıtay kararında da belirtildiği gibi, hakimin sadece tarafların vekillerini dinlemesi boşanmaya karar vermek için yeterli değildir.
Anlaşmalı boşanma durumunda taraflar arasında bir boşanma protokolü imzalanır. Bu protokolde boşanmanın mali sonuçları ve çocukların durumunun nasıl düzenleneceğine ilişkin düzenlemeler yer alacaktır. Ancak, bu hususlarda sadece tarafların anlaşması yeterli değildir. Bu protokolün, ayrıca hakim tarafından onaylanması gerekmektedir. Hakim, protokolü tarafların ve çocukların menfaatini göz önünde tutarak değerlendirip; uygun bulmadığı hükümlerde değişikliğe gidecektir. Bu değişikliklerin taraflarca kabul edilmesi halinde de boşanmaya hükmedecektir.
Ayrıca kanun, tarafların henüz birbirini tanımadan boşanmalarının önüne geçmek için, belirli bir süre geçtikten sonra anlaşmalı boşanmaya cevaz vermiştir. Anlaşmalı boşanma, evlilikleri en az bir yıl sürmüş eşler için başvurulabilecek bir yoldur. Tarafların, diğer hususlarda da mutabakat sağlamaları halinde, anlaşmalı olarak boşanmaları mümkündür.
Bande Hukuk Bürosu boşanma başta olmak üzere aile hukuku ile düzenlenen alanlarda yaşanan tüm uzlaşmazlıklarda süratli ve çözüm odaklı Diyarbakır merkezli olarak tüm Türkiye genelinde hizmet verilmektedir.
Bismil
Çermik
Çınar
Çüngüş
Dicle
Eğil
Ergani
Hani
Hazro
Kocaköy
Kulp
Lice
Silvan
Hukuk büromuzun, aile hukuku alanında verdiği bazı hukuksal hizmetler;
Evlilik öncesi eşlere uygulanacak mal rejimi sözleşmelerinin hazırlanması
Nişanın bozulmasından kaynaklanan maddi ve manevi zararların giderilmesi için açılacak davaların takibi
Anlaşmalı ve çekişmeli boşanma davalarının takibi
Aile içi şiddet ve benzeri hallerde tedbir kararı alınması,
Boşanma davalarında, nafaka, müşterek çocukların velayeti, maddi ve manevi tazminat ile eşler arasındaki mal rejiminin tasfiyesi
Evlilik dışı doğan çocuk ile baba arasında soy bağının kurulması, nesebin reddi, çocuk malları davalarının takibi ile evlat edinme işlemleri
Vesayet, kayyım, yasal danışmanlık konularında hukuki destek
Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının yabancı ülke mahkemelerinden aldıkları boşanma kararlarının tanınması ve tenfizi
Aile konutu şerhinin tapu kütüğüne işlenmesi
yardımıyla atlatmak isterseniz hemen bir talep oluşturabilirsiniz.
En İyi Boşanma Avukatı Nasıl Bulunur?
Boşanma avukatı, boşanma sürecinin taraflarda yarattığı zorlu psikolojiyi bir nebze kolaylaştırmak ve bu süreci sorunsuz atlatmak için gereklidir.. Bir insan için en zor durumlardan biri, evlendiği kişiyle yollarını ayırmak zorunda kalmasıdır. Kişinin aynı evde birlikte yaşadığı, üzüntüsünü sevincini, parası eşyasını, yani hayatını paylaştığı kişiden ayrılmasının ne kadar sancılı bir dönem olduğunu tahmin etmek zor değildir. Hele ki ortada çocuklar varsa durum daha da karmaşık ve üzüntü verici olmaktadır. Öte yandan sağlıklı olmayan bir evliliğin hem taraflara hem de çocuklara zarar vereceği muhakkaktır. Eğer siz de alanında uzman bir boşanma avukatı arıyorsanız bir talep oluşturarak avukatların size ulaşmasını sağlayabilirsiniz.
Taraflar için oldukça zor olan bu süreçte boşanma davalarının stresli olması da kaçınılmaz olmuştur. Boşanma sürecini bir boşanma avukatı ile devam ettirmek, süreci hızlandıracağı gibi işlemleri de kolaylaştıracaktır. Bununla beraber velayet, nafaka, tazminat gibi konularda olası hak kayıplarının yaşanmaması için bir boşanma avukatı aracılığıyla hukuki destek alınmalıdır. Zira boşanma davası sanıldığı gibi kolay bir şekilde gerçekleşmemektedir. Taraflar aralarında anlaşmış olsa bile hukukumuzda ailenin korunması esas olduğundan ve evlilik toplumumuzda kutsal sayıldığından hakimler evliliklere bir şans daha verilmesi gerektiğine karar verebilmektedirler.
Boşanma Avukatı : Medeni Hukuk Ve Boşanma
Medeni Hukuk, şahsiyetin kazanılmasından kaybedilmesine kadar kişilerin eşit statüde yer alarak tarafı oldukları ilişkilerin neredeyse tamamını düzenleyen bir hukuk dalıdır. “Evlilik hukuku” başlığını taşıyan birinci kısımda, nişanlanma ve hükümleri, evlenmenin şartları, eşler için evlilikten doğan haklar ve yükümlülükler, mal rejimleri ve boşanmaya ilişkin hükümler yer almaktadır.
Medeni kanunda boşanma nedenleri sınırlı sayı ilkesine göre düzenlenmiştir. Yani taraflar ancak kanundaki nedenlere dayanarak boşanabilir. Bu anlamda bir boşanma avukatı ile anlaşarak ondan hukuki destek almak kanuna uygunluğun sağlanması amacına hizmet edecektir.
Boşanma Avukatı : Boşanma Nedenleri
Medeni kanun boşanma nedenlerini, belirli ve somut olgulara dayanan özel boşanma nedenleri ve belirli bir olgunun olmadığı genel boşanma nedenleri olmak üzere iki ana başlık altında incelemiştir. Sırasıyla özel boşanma nedenleri zina etmek, hayata kastetmek, pek kötü veya onur kırıcı davranışta bulunmak, suç işlemek ve haysiyetsiz hayat sürmek, terk etmek ve akıl hastalığıdır. Genel boşanma nedeni ise evlilik birliğinin temelden sarsılmasıdır.
Boşanma avukatı
Boşanma Avukatı : Boşanma Davasında Görevli Ve Yetkili Mahkeme
Boşanma davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son altı aydan beri oturdukları yer mahkemesidir. Görevli mahkeme, Aile Mahkemesi veya Aile mahkemesi bulunmuyorsa Asliye Hukuk Mahkemesi’dir. Bu noktada karıştırılmaya müsait olan boşanma ve ayrılık kavramlarına değinmek yerinde olacaktır. İki kavram arasındaki en ciddi fark, boşanmanın evliliği tamamen sona erdirmesine rağmen ayrılığın evliliği sona erdirememesidir.
Boşanma Avukatı: Anlaşmalı Ve Çekişmeli Boşanma
Anlaşmalı boşanma davasında tarafların boşanma konusunda en ince ayrıntısına kadar anlaşmaları gerekmektedir. Bir yılı doldurmamış evliliklerde anlaşmalı boşanma davası söz konusu olmamaktadır. Eşler arasında hazırlanacak olan anlaşmalı boşanma protokolüne tazminat, boşanmada mal paylaşımı, varsa çocukların velayeti, ziynet eşyalarının paylaşımı, nafaka gibi konularda varılan anlaşma maddeleri yazılmalıdır. Boşanma sürecini güvendiğiniz bir boşanma avukatı ile sürdürmek bu protokolün oluşturulmasında da kolaylık sağlayacaktır. Çekişmeli boşanma davaları, tarafların boşanma ya da boşanmadan kaynaklanan tazminat, velayet, mal paylaşımı gibi hususlarda anlaşamamaları halinde veya 1 yılını doldurmayan evliliklerde söz konusu olmaktadır.
Boşanma Avukatı: Boşanma Davası Ne Kadar Sürer?
Bir davanın uzunluğu mahkemelerin iş yoğunluğu, dava dosyasındaki delillerin ispatı, tarafların davaya aktif katılımı gibi birçok faktöre bağlı olarak değişmektedir. Çekişmeli boşanma davaları dinlenecek şahit sayısına ve dosyanın şayet vekil tayin edilmişse boşanma avukatları tarafından iyi takip edilip edilmediğine göre ortalama 2-3 yıl içerisinde sonlanmaktadır. Ancak başta da belirtildiği üzere boşanma işlemleri süreleri asla kesin olarak belirlenemez, davanın verilen sürelerden daha uzun sürede sonuçlanma ihtimali vardır. Anlaşmalı boşanma davaları ise ilk duruşmada biter. Bu sebeple tarafların anlaşarak boşanma avukatı aracılığıyla alacakları hukuki yardımla bir protokol oluşturması en akılcı yoldur. Tekrar hatırlatılmalıdır ki boşanma sürecini boşanma avukatı ile birlikte yürütmek bu süreci hızlandıracak, işlemleri kolaylaştıracaktır.
Boşanma Avukatı : Alanında Uzman Avukat
Avukatlık, hukuk fakültesini bitirmiş olan bireylerin, tercih edecekleri il barosunda kesintisiz olarak bir yıl süreyle devam etmeleri gereken staj eğitiminin sonunda icra etmeye hak kazanacakları bir meslektir. Her stajyer avukat, stajının bitimiyle birlikte levhaya yazıldığı tarihten itibaren üç ay içerisinde, stajını gerçekleştirdiği baro bölgesinde büro kurmak zorundadır. Avukatlık stajını tamamlamış ve levhaya yazılmış olan avukatlar, istedikleri alanda çalışma hakkına sahiptirler. Bununla beraber bir avukat, Avukatlık Kanunu’nun 37. maddesinin 1. fıkrasında da belirtildiği üzere, kendisine teklif edilen işi sebep göstermeksizin reddedebilir.
Özgürce çalışma hakkı çoğu zaman avukatın belirli bir hukuk dalıyla anılmasına sebebiyet vermektedir. Ağır ceza davalarında uzmanlaşan, bu dalda dava kabul eden bir avukat, “ceza avukatı” olarak anılacakken, boşanma davalarıyla ilgilenen ve bu alanda uzmanlaşan bir avukat ise “boşanma avukatı” olarak anılacaktır. Ancak bu durum, “Bir avukatın tek bir dalda çalışma zorunluluğu vardır.” şeklinde anlaşılmamalıdır. Zira ne Avukatlık Kanunu’nda ne de meslek kurallarında alansal sınırlama getiren bir hüküm bulunmamaktadır. Söz gelimi “icra avukatı” olarak bilinen bir avukat da aynı zamanda boşanma avukatı olabilecektir.
Boşanma avukatı
Boşanma Avukatı : Boşanma Avukatı Psikolojik Destek Sunmalı Mıdır?
Yargı önüne gelen her dava, taraflar için stres kaynağıdır. Boşanma davalarını bunlardan ayıran husus, davanın aile birliğine ilişkin olmasıdır. Bu husus boşanma avukatı olarak seçeceğiniz avukatın nitelikli olmasını gerektirmektedir. Zira boşanma avukatı açısından sıradan bir hukuki mesele olan bu dava, tarafları için hayati öneme sahip olabilmektedir. Özellikle uzun süredir beraberlik içinde olan çiftlerin evliliklerini bitirmesi söz konusu olduğunda, kişiler yardıma muhtaç olabilmekte, tabir-i caizse bir akıl hocası aramaktadırlar. Boşanma avukatı sadece tarafların boşanmasını sağlamaz. Yapılan iş çoğu zaman sadece evliliğin sonlandırılması olmamakta, boşanma avukatı tarafından psikolojik desteğin de tarafa sunulması gerekmekte, çoğu zaman da bu durum kaçınılmaz olmaktadır.
Boşanma Avukatı : Boşanma Avukatının Sır Saklama Yükümlülüğü Var Mıdır?
Avukatlık mesleği, insanın sosyal hayatına doğrudan etki etmektedir. İşin temelinde sadece hukuk kurallarının tam olarak uygulanması bulunmamakta, her türlü hukuki uyuşmazlığın adalet ve eşitlik kavramları çerçevesinde çözülmesi hedeflenmektedir. Korunacak hak bakımından bir menfaat tartımı yapmak kaçınılmazdır. Bir insanın hukuki meselesini çözmek adına sınır tanımaksızın özel hayatına ilişkin hususları ifşa etmek avukatlık misyonuyla uyuşmayan bir durumdur. Olması gereken, ilgili hususları gerektiği kadarıyla yargı önünde açıklamaktır. Ancak bu tek başına yeterli değildir. Avukatın üzerine düşen müvekkilinin aktardıklarını sosyal hayat içerisinde de ifşa etmemektir. Söz gelimi bir boşanma avukatı, müvekkilinin mesajlaşmalarından kimseye bahsetmemelidir. Bu gerekçeyle, Avukatlık Kanunu’nun 36. maddesinin 1. fıkrasında da belirtildiği üzere, avukatların, kendilerine verilen veya gerek avukatlık görevi, gerekse Türkiye Barolar Birliği ve baro organlarındaki görevleri nedeniyle öğrendikleri hususları açığa vurmaları yasaktır.
Boşanma davalarında taraflar, boşanma avukatları ile özel hayatlarına ilişkin en mahrem noktaları, başka insanlarla paylaşamayacakları konuları paylaşmaktadırlar. Dolayısıyla boşanma avukatı için sır saklama yükümlülüğü gündeme gelmekte, özellikle boşanma avukatı meslek kuralları gereği gösterilecek hassasiyetin sınırlarının zorlanması gerekmektedir. Zira yeri geldiğinde tarafların yatak odasına dahil olan boşanma avukatı, yargı önünde savundukları kişilere karşı bu anlamda sorumludur. Sürecin zorluğu ve uzunluğu düşünüldüğünde bu dönemi bir boşanma avukatı ile yürütmek, süreci hızlandırabileceği gibi taraflar için de kolaylaştıracaktır.
boşanma avukatı
Boşanma Avukatı: Mal Rejimi
Boşanma davası sonlanmış olsa da taraflar arasındaki her ilişki bitmez. Malların paylaşımına ilişkin davanın da boşanma davasının sonuçlanmasından sonra açılması gerekir. Burada hukukumuzda kabul edilen boşanmada mal paylaşımı ile ilgili mal rejiminden de bahsetmekte fayda vardır.
Edinilmiş mallara katılma rejiminin başlangıcı, 2002 yılından sonra başlayan evlilikler için evliliğin başlangıç tarihi, 2002 yılından önce başlamış evlilikler içinse Türk Medeni Kanun düzenlemesi gereğince 2002 yılının başıdır. 2002 yılı öncesinde başlayan evliliklerde, 2002 yılı öncesinde edinilmiş mallar için, bu tarihe kadar yasal mal rejimi olan mal ayrılığı rejimi, 2002 yılından sonra edinilmiş mallar içinse edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanacak ve evlilik birliğine ait mallar buna göre tasfiye edilecektir. Yani 2002 yılından önce başlayan evliliklerde 2002 yılından öncesinde edinilen mal kim adına edinilmişse onun kişisel malı sayılacak ve diğer eş bu mala ilişkin katılma payı alacağı talep edemeyecektir. Ancak diğer eş, malın edinilmesine doğrudan maddi destekte bulunmuşsa, bulunduğu destek oranında, katkı payı talep edebilecektir. Eşler arasında böyle bir sözleşme mevcut değilse, yasal düzenleme gereğince aralarında edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli olacaktır.
Boşanma Avukatı : Boşanma Davasında Maddi Ve Manevi Tazminat Talebi
Medeni Kanun’un 174. Maddesinde maddi ve manevi tazminatın şartları düzenlenmiştir:
Tazminat talebinde bulunan kimsenin boşanmada kusuru olmamalıdır.
Diğer eş, boşanmaya sebep olan olay bakımından kusurlu olmalıdır.
Yukarıdaki iki şart hem manevi tazminat hem de maddi tazminat için aranan ortak şartlardır. Söz gelimi, bir tarafın eşini aldatması sonucu meydana gelen boşanmada, aldatan taraf kusurludur. Şayet eş maddi tazminat talebinde bulunacaksa, boşanma yüzünden zarara uğramalıdır. Eğer eş manevi tazminat talebinde bulunacaksa, kişilik hakları ihlal edilmiş olmalıdır. Yaşananlar diğer eşte üzüntü, ağır utanç, elem yaratacak biçimdeyse manevi yıkımın ve kişilik hakkı ihlalinin gerçekleştiği kabul edilmelidir. Bu hususların ispatında bir boşanma avukatı aracılığıyla yardım almak doğru olacaktır. Her iki tazminat davası da, boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren bir yıl içerisinde açılmalıdır.
Boşanma avukatı
Boşanma Avukatı : Boşanma Davasında Nafaka Türleri
Boşanma davası esnasında ve dava sonucunda hükmedilebilecek nafaka türleri bulunmaktadır:
Yoksulluk Nafakası: Boşanma davalarında kişilerin bu dava sonrası yoksulluk nafakası talep etmeleri mümkündür. Türk Medeni Kanunu’nun 175.maddesi gereğince, nafaka talebinde bulunacak kişi, boşanmaya sebep olan olaylar üzerinde eşinden daha az kusura sahip olmalıdır. Bu noktada dava sonucunda daha fazla kusura sahip birey yoksulluk nafakası alamaz. Kişinin, eşinden daha az kusurlu olduğunun ispatında boşanma avukatının desteği önemli bir yapı taşı olacaktır.
Tedbir Nafakası: Dava devam ederken eşlerden geçim sıkıntısına düşecek olan taraf, dava sonuçlanana kadar mağduriyetin giderilmesi amacıyla tedbir nafakası talep edebilir. Bu nafaka türü dava sonlanana kadar devam etmektedir. Yoksulluk nafakasından farklı olarak kusurun aranmadığı bir nafaka türüdür.
İştirak Nafakası: Boşanma davası sonrası çocuğun velayetini alan eş bu nafaka için talepte bulunabilecektir. Çocuğun bakımı için alınacak olan nafaka yalnızca çocuğun eğitim sağlık giyim beslenme gibi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kullanılabilir. Velayeti alan kişi iştirak nafakasını kendi gereksinimleri için kullanamaz.
Boşanma Avukatı : Velayeti Alınan Çocuğun Gizlenmesi Durumu
Boşanma davası sonucunda, varsa çocuk veya çocukların velayeti eşlerden birine verilecektir. Uygulamada velayeti alan eşin diğer eşten, çocuk veya çocukları alması kolay olmamakta, diğer eş tarafından çocuk veya çocuklar gizlenmektedir. Bu durumda başvurulması gereken yol, çocuk teslimi hakkındaki ilamın icraya verilmesidir. Çocuk teslimine ilişkin ilam kesinleştikten sonra icraya konulabilecektir. Düzenlenen icra emri neticesinde çocuğun, icra emrinin diğer eşe tebliğinden itibaren yedi gün içinde teslim edilmemesi halinde, çocuk devlet eliyle zorla alınacak ve velayete sahip eşe verilecektir. Bununla beraber çocuğu gizleyen eşe, İcra ve İflas Kanunu’nun 341. maddesi uyarınca altı aya kadar tazyik hapsi cezası verilecektir.
Boşanma Avukatı : Boşanma Davası İçin Avukat Tutmak Gerekir Mi?
Avukatlığın temel amacı hukuki ilişkilerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını sağlamaktır. Avukat, hukuki bilgi ve tecrübesini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına sunan kişidir. Hukukumuzda hiçbir dava türünde avukat bulundurma zorunluluğu yoktur. Ancak boşanma davalarında hukuki prosedürleri bilmeyen biri için boşanma avukatı tutmak yasal sürecin daha hızlı ilerlemesini ve çeşitli hak kayıplarının yaşanmamasını sağlayacaktır. Özellikle boşanma davalarında gündeme gelen velayet, nafaka, mal paylaşımı ve tazminat hususları, bir boşanma avukatı ile bu süreç yürütüldüğünde çok daha kolay aşılacaktır. Siz de uzman bir boşanma avukatı sizinle iletişime geçsin istiyorsanız hemen bir talep oluşturabilirsiniz.
Boşanmada Mal Paylaşımı Nasıl Olur?
Boşanmanın sonuçlarından biri de taraflar arasında yapılacak mal paylaşımıdır. Tarafların evliliklerini sonlandırırken ekonomik birlikteliklerini de sonlandırmaları gerekmektedir. Boşanmada mal paylaşımı, boşanma taraflar arasında mahkeme kararıyla gerçekleştikten sonra, kural olarak evlilik birliği içerisinde edinilmiş olan malların eşit bir şekilde taraflara paylaştırılmasıdır. Ancak boşanmada mal paylaşımı konusunda çok fazla bilgi kirliliği vardır. Siz de boşanma işlemleri sonrası, boşanmada mal paylaşımı hakkında uzman bir avukatla görüşmek istiyorsanız,hemen bir talep oluşturabilirsiniz.
2002 Yılından Önceki Uygulamada Boşanmada Mal Paylaşımı Nasıl Yapılıyordu?
Hukukumuzda 2002 yılından önce, bir boşanmada mal paylaşımı yapılırken mal ayrılığı rejimi uygulanmaktaydı. Kanunumuzun 2002 yılından önce kabul etmiş olduğu mal ayrılığı rejiminde, evlilik içerisinde alınan her mal, malı alan kişinin sayılmaktaydı. Yani bu tür boşanmada mal paylaşımı sonunda mal kimin üzerinde görünüyorsa onun oluyordu. Bu durum özellikle de çalışmayan kadınlar için olumsuz sonuçlar oluşturduğu için yapılan düzenlemeyle boşanmada mal paylaşımı konusuna ilişkin daha adaletli bir çözüm getirildi.
2002 Yılından Sonraki Uygulamada Boşanmada Mal Paylaşımı Nasıl Yapılıyor?
Kanunumuzda yapılan yeni düzenlemeyle, 2002 yılından itibaren boşanmada mal paylaşımına ilişkin olarak edinilmiş mallara katılma rejimi kabul edilmiştir. Edinilmiş mallara katılma rejiminde boşanmaa mal palaşımı, evlilik birliği içerisinde edinilen malların taraflara eşit olarak paylaştırılması esasına dayanarak yapılır. Bu yüzden evlilikten önce tarafların elde etmiş oldukları mallar hiçbir surette mal paylaşımına dahil edilemez. Boşanmada mal paylaşımında kural evlilik birliği içerisinde edinilen malların taraflara eşit olarak paylaştırılması olsa da bu oranı değiştiren bazı uygulamalar vardır.
Boşanmada mal paylaşımı yapılırken öncelikle her eş kendi kişisel mallarını geri alır ve bu mallar mal paylaşımına dahil edilemez. Her iki taraf da kişisel mallarını aldıktan sonra evlilik birliği içerisinde edinilen edinilmiş mallar yarı yarıya taraflar arasında paylaşılır.
Boşanmada mal paylaşımı
Boşanmada Mal Paylaşmı: Mal Rejimi Sözleşmesi Nedir?
Kanunumuz, boşanmada mal paylaşımı için yasal mal rejimi olarak, edinilmiş mallara katılma rejimini kabul etmiştir. Yasal mal rejimi edinilmiş mallara katılma rejimi olmakla beraber eşler dilerlerse akdi rejim olarak, mal ayrılığı, paylaşmalı mal ayrılığı veya mal ortaklığı rejimlerden birini seçebilirler ve bunun için ilgili kanun maddeleri gereğince mal rejimi sözleşmesi yapabilirler.
Mal rejimi sözleşmesi, boşanma durumunda uygulanacak mal rejiminin seçimi, seçimlik ya da yasal mal rejiminde yasanın izin verdiği ölçüde değişikliklerin yapılması, uygulanmakta olan mal rejiminin sonlandırılarak yeni bir mal rejiminin belirlenmesi gibi hususları içeren sözleşmedir.
Mal rejimi sözleşmesinin kanun gereği noterde düzenleme veya onaylama şeklinde yapılması gerekmektedir. Taraflar isterlerse evlilik başvuru esnasında da, boşanma durumunda hangi mal rejiminin uygulanmasını istediklerini yazılı olarak bildirebilirler. Şekil şartına uyulmadan yapılmış olan mal rejimi sözleşmesi hükümsüzdür.
Boşanmada Mal Paylaşımı: Mal Paylaşımı Davası Nedir?
Önemle belirtmek gerekir ki taraflar boşanmada mal paylaşımı davası açarken muhakkak belirsiz alacak davası olarak açmalıdırlar.
Taraflar arasında boşanma davası sona erdikten ve boşanma kararı kesinleştikten sonra, boşanmada mal paylaşımı davasının açılması gerekmektedir. Mal paylaşımı davasında taraflar üç farklı talepte bulunabilir;
Katılma Alacağı, burada dikkat edilmelidir ki sadece 2002 yılı öncesi edinilen mallar veya mal ayrılığı rejimi seçilmişse bu rejim döneminde edinilen mallar için
Katkı Payı Alacağı,
Değer Artış Payı Alacağı.
Uygulamada tarafların belki de en çok sıkıntı yaşadıkları durum boşanmada mal paylaşımı davası açarken hazırladıkları dilekçede ne istediklerini anlatamadan karmaşık ifadelerle talepte bulunmalarıdır. Bu noktada güvendiğiniz bir avukattan yardım almak faydanıza olacaktır.
Boşanmada mal paylaşımı yapılırken ilk olarak her eş kendi kişisel mallarını geri alır ve bu kişisel mallar hiçbir şekilde mal paylaşımına dahil edilmez. Kişisel mallar şunlardır;
Mal rejiminin başlangıcında taraflardan birine ait bulunan ya da bir tarafın sonradan miras yoluyla veya herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri.
Tarafların üçüncü kişilerden olan manevi tazminat alacakları.
Taraflardan birinin yalnız kişisel kullanımına yarayacak olan eşyalar.
Yukarıda sayılan kişisel mallar yerine geçen diğer değerler. Örneğin; takas, satış gibi yollarla kişisel malların yerine geçen para veya diğer değerler.
Her iki taraf da kişisel mallarını aldıktan sonra evlilik birliği içerisinde elde edilen edinilmiş mallar taraflar arasında yarı yarıya paylaşılır. Edinilmiş mallar şunlardır;
Tarafların çalışmasının karşılığı olan edimler.
Yukarıda bahsedilen kişisel malların gelirleri.
SGK ya da sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım etmek amacıyla kurulmuş olan sandık vb.nin yaptığı ödemeler.
Çalışma gücünün kaybolmuş olması nedeniyle taraflara ödenen maddi tazminatlar.
Evlilik birliği içerisinde edinilmiş malların yerine geçen diğer değerler.
Taraflar hangi malların kişisel mal sayılacağını aralarında yapacakları bir sözleşmeyle de belirleyebilirler. Ancak taraflardan biri bir malın kişisel malı olduğunu iddia ediyorsa bu iddiasını ispatlamak zorundadır. Çünkü kanun kural olarak evlilik birliği içerisinde edinilen malları kişisel mal değil, edinilmiş mal olarak kabul etmektedir.
Boşanmada mal paylaşımı
Boşanmada Mal Paylaşımı: Mal Paylaşımı Davası Açma Süresi
Boşanmada mal paylaşımı nedeniyle açılacak olan boşanmada mal paylaşımı davası açma süresi boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 10 yıl olarak kabul edilmektedir.
Boşanmada Mal Paylaşımı: Aldatma Nedeniyle Boşanma Davasında Mal Paylaşımı Nasıl Yapılır?
Eşlerden birinin zinası nedeniyle açılan boşanma davası sonucu, eşlerin boşanmasıyla sona ermesi halinde Aile Mahkemesi hakimi kusurlu eşin katılma alacağı hakkının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir.
Tarafların zina yani aldatma nedeniyle katkı payı alacağı ortadan kalkmaz. Yani taraflardan biri diğerini aldatmış olsa bile diğer tarafın malvarlığına yaptığı katkıyı boşanmada mal paylaşımı sırasında mahkemeden talep edebilecektir.
Boşanmada mal paylaşımı
Boşanmada Mal Paylaşımı: Evlenmeden Önce Kredi Çekilerek Alınan Mallar Nasıl Paylaşılır?
Yukarıda bahsettiğimiz gibi kanunumuz evlilik birliği içerisinde edinilen malların paylaşılması esasına dayanan boşanmada mal paylaşımı rejimini kabul etmiştir. Yani kural olarak evlenmeden önce satın alınmış mallar, satın alan tarafın kişisel malı olarak kabul edilir ve mal paylaşımına dahil edilmez. Ancak evlenmeden önce satın alınmış olup borcu evlilik birliği içerisinde ödenen ev, araba, arsa gibi mallar yapılacak bir hesaplama ile boşanmada mal paylaşımına dahil edilir. Bu hesaplama şu şekilde yapılır;
Evlilik birliği içerisinde ödenen her türlü kredi ile borcu ödenen malın krediyle ödenen kısmı edinilmiş mal olarak kabul edilir ve boşanmada mal paylaşımı hesaplamasında dikkate alınır.
Evlilikten önce satın alınan malın, evlilik birliği içerisinde ödenen kredi bedelinin alış fiyatına oranının ne olduğu hesaplanır. Bu malın boşanma işlemleri tarihinde güncel piyasa değeri de mahkemenin atayacağı bir bilirkişi raporu ile tespit edilir ve daha önce hesaplanmış olan oran malın güncel değerine de oranlanarak eşin katılma alacağı hesaplanır.
Boşanmada Mal Paylaşımı: Miras Kalan Mallar Mal Paylaşımına Dahil Edilir Mi?
Bu soru boşanmada mal paylaşımına ilişkin halk arasında en çok merak edilen ve cevabı yanlış bilinen sorulardan bir tanesidir. Bahsettiğimiz gibi boşanmada mal paylaşımı durumunda tarafların kişisel malları bu mal paylaşımına dahil edilmez. Yukarıda saydığımız kişisel mallara baktığımızda da kanunumuzun taraflardan birine kalan mirası kişisel mal olarak kabul ettiğini görmekteyiz. Yani taraflardan birine miras kalan mallar boşanmada mal paylaşımı hesabına katılmaz.
Boşanmada Mal Paylaşımı: Evlilikten Önce Alınmış Olan Malın Satılarak Yeni Mal Alınması
Kural olarak evlilikten önce taraflardan birinin satın almış olduğu mal kişisel malı sayılacağından boşanmada mal paylaşımı hesaplamasında dikkate alınmaz. Bu malın evlilik birliği içerisinde satılıp yerine yeni bir mal alınması durumunda da bir farklılık olmayacaktır. Ancak evlilikten önce alınan bu malın satılması durumunda bu değere bir miktar para eklenerek yeni bir mal alınırsa, bu eklenen değerin malda meydana getirdiği artık değerin yarısı üzerinde diğer eş de hak sahibi olur ve bunu boşanmada mal paylaşımında talep edebilir.
Boşanmada mal paylaşımı
Boşanmada Mal Paylaşımı : Boşanma Sırasında Mal Kaçırmanın Önüne Nasıl Geçilir?
Boşanmada mal kaçırma günlük hayatımızda sıkça karşılaşılan ve taraflardan birini mağdur bırakan bir durumdur. Taraflardan biri diğer tarafa tazminat ödememek veya mal paylaşımı sonucunda yükümlülüklerini yerine getirmemek için bu yola başvurmaktadır. Boşanmada mal paylaşımı davasında hak kayıplarının yaşanmaması için, diğer tarafın mal kaçırmak adına yaptığı işlemlerin önüne geçilmesi gerekmektedir.
Boşanmada mal kaçırmanın önüne geçilmesinin en pratik yolu, mallar üzerinde ihtiyati tedbir konulmasının mahkemeden talep edilmesidir. İhtiyati tedbir kararını aile mahkemesi verir. Boşanmada mal paylaşımı davası ile birlikte mahkemeden ihiyati tedbir talep edildiğinde, mahkeme diğer tarafın mallarının satışını engellemek amacıyla malların tapu kaydına ihtiyati tedbir konulmasına karar vermektedir.
Aile konutu olarak kullanılan ev tapuda hangi tarafın adına kayıtlı olursa olsun, tapu sicil müdürlüğüne yapılacak başvuru ile taşınmaz kaydına aile konutu şerhi verilebilir ve bu sayede tapu kaydına aile konutu şerhi düşülen mal diğer eşin rızası dışında satılamaz.
Boşanmada mal paylaşımı konusuna ilişkin daha birçok soru ve yanlış bilgi vardır. Zaten kanundaki her düzenlemeyi herkesin bilmesi mümkün değildir. Özellikle de tarafların boşanma esnasında zaten psikolojik olarak daha zor bir dönemden geçtikleri düşünülürse, bu dönemde evliliğin sonlamasının en tatsız sonuçlarından olan boşanmada mal paylaşımı konusunda tarafların bu sorularla boğuşmak yerine alanında uzman bir avukattan yardım almaları fayda sağlayacaktır. Siz de boşanma işlemleri ve boşanmada mal paylaşımı süreçlerini profesyonel yardımla atlatmak isterseniz hemen bir talep oluşturabilirsiniz.
Anlaşmalı Boşanma Nasıl Yapılır?
Hukukumuzda boşanma davası karşımıza iki şekilde karşımıza çıkar. Evli çiftler arasında boşanma ve boşanma sürecine ilişkin hususlarda anlaşma olanağı söz konusu değilse bu tip boşanma davalarına çekişmeli boşanma davası denir. Buna karşılık, boşanma ve boşanma sürecine ilişkin hususlarda anlaşmaya varılarak gerçekleştirilen davalar çekişmesiz yani anlaşmalı boşanma davası olarak tanımlanır. Anlaşmalı boşanma tarafların aralarında anlaşarak, ortak bir kararla evliliklerini sonlandırmasıdır. Bu tür boşanmada tarafların her ikisi de boşanmak ister ve boşanma sürecindeki boşanmanın maddi, manevi ve diğer tüm noktalarında uzlaşırlar. Anlaşmalı boşanma davası, genellikle çekişmeli boşanma davasına göre çok daha hızlı sonuçlanmaktadır. Ancak her şeye rağmen eğer bu tür bir boşanma davası açacaksanız bir avukat bulundurmanız sizin lehinize olacaktır. Boşanma alanında uzman bir avukat arıyorsanız hemen bir talep oluşturarak avukatların size ulaşmasını sağlayabilirsiniz.
Anlaşmalı Boşanma Şartları
Tarafların anlaşmalı boşanma davası açabilmeleri için kanunda bazı şartların varlığı aranmıştır. Bu şartlar;
Bu tür boşanma davasının açılabilmesi için tarafların en az 1 yıldır evli olmaları gerekmektedir.
Tarafların anlaşmalı boşanma davası açabilmesi için, her iki tarafında boşanmak istiyor olması ve boşanma sürecine ilişkin maddi ve manevi her konuda anlaşmış olmaları gerekir. Bu konular çocuk varsa velayet, mal paylaşımı gibi evlilik birliğine ilişkin hususlardır. Taraflar anlaştıkları bu hususları açıkça düzenledikleri bir anlaşmalı boşanma protokolü içerisinde belirtmelidirler.
Anlaşmalı boşanma davasında duruşma sırasında her iki tarafın da mahkemede bulunması şarttır. Çünkü hakim protokolde belirtilen hususların duruşma esnasında taraflardan teyidini isteyecektir.
1 Yıldan Kısa Süreli Evliliklerde Anlaşmalı Boşanma
Kanunda 1 yıldan daha kısa süren evliliklerde tarafların anlaşmalı boşanma davası açamayacakları açıkça düzenlenmiştir. Ancak 1 yıldan daha kısa süren evliliklerde tarafların çekişmeli boşanma davası açmasının önünde herhangi bir engel bulunmamaktadır. Bu durumda taraflar kendi aralarında anlaşarak çekişmeli boşanma davası açıp, mahkeme huzurunda her konuda anlaşarak evliliklerinde 1 yılın dolmasını beklemeden boşanabilirler. Özellikle bu durumda tarafların boşanma işlemlerini bir avukatla yürütmeleri kendilerine büyük kolaylık sağlayacaktır.
Anlaşmalı boşanma
Anlaşmalı Boşanma Protokolü
Anlaşmalı boşanma protokolü, anlaşmalı boşanma davasının olmazsa olmaz unsurudur. Anlaşmalı boşanma gerçekleşebilmesi için yalnızca tarafların boşanma konusunda karar birliği yeterli değildir. Boşanma işlemleri sürecine ilişkin maddi ve manevi her konuda tarafların anlaşmış olmaları gerekmektedir. Anlaşmalı boşanma protokolünde; çocukların velayeti, çocuklarla velayetin olmayan ebeveynin hangi sıklıkta görüşeceği, nafaka, malların paylaşımı, bazı haklardan feragat edilmesi, tazminat gibi birçok önemli konuda tarafların anlaşması gerekmektedir. Bu nedenle bu protokol oldukça dikkatli hazırlanmalıdır. Tarafların bu metni mahkemeye ibraz etmeleri, davanın daha hızlı sonuçlanmasında büyük rol oynamaktadır. Ancak yalnızca bu protokolün mahkemeye sunulması yeterli değildir, tarafların aynı zamanda mahkemede bulunarak bu beyanlarını tekrar etmeleri gerekmektedir.
Anlaşmalı boşanma protokolünde çocukların durumu ve mali hususların muhakkak düzenlenmesi gerekmektedir. Çünkü bu hususlar kamu düzenindendir. Burada kastedilen mali hususlar; maddi tazminat, manevi tazminat ve yoksulluk nafakasıdır. Çocukların durumu ile ilgili ise; velayet, çocukla münasebet (velayet verilmeyen eşin çocukla ilişkisi, hangi sıklıkla görüşeceği gibi), iştirak nafakası (dava sürecinde tedbir nafakası) muhakkak anlaşmalı boşanma protokolünde düzenlenmelidir.
Hakim Anlaşmalı Boşanma Protokolüyle Bağlı Mıdır?
Tarafların boşanma sürecine ilişkin her konuda anlaşıp bu konuda hazırladıkları anlaşmalı boşanma protokolünü mahkemeye sunmuş olmuş olmaları, anlaşmalı boşanma sürecini hızlandırsa da mahkeme bu protokolle tamamen bağlı değildir. Tarafların aralarında anlaştıkları bu hususların hakim tarafından yerinde görülmesi ve onaylanması gerekmektedir. Tarafların anlaştıkları hususlar hakim tarafından uygun bulunmazsa boşanmaya karar verilmeyecektir. Hakim, anlaşmalı boşanma protokolünü uygun bulmadığı takdirde, eşlerin ve çocukların çıkarlarını gözeterek uygun bulmadığı hususlarda değişiklik yapabilir. Burada hakimin keyfi olarak tarafların anlaştıkları hususları değiştirmesi söz konusu değildir. Hakim hangi hususları hangi gerekçeyle uygun bulmadığı izah ederek, uygun olan şeklini gerekirse tarafları da ikna ederek değiştirecektir. Hakimin yaptığı değişiklikleri tarafların kabul etmemesi durumunda davanın türü değişecek; anlaşmalı boşanma davasına evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması nedeniyle boşanma davası olarak devam edilecektir. Bunun nedeni çocukların durumu ve mali hususların kamu düzeninden olmasıdır. Anlaşmalı boşanma protokolünde bu hususlara yer verilmemiş olması veya hakimin bu hususları uygun bulmaması davanın türünü değiştirecektir.
anlaşmalı boşanma
Anlaşmalı Boşanma Davası Nasıl Açılır?
Anlaşmalı boşanma davası açılırken, hazırlanan anlaşmalı boşanma dilekçesi ile birlikte mahkemeye başvuru yapılmalıdır. Anlaşmalı boşanma davası eşleri ile birlikte son altı ay içerisinde ikamet ettikleri yerde bulunan Aile Mahkemesinde, Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde iste Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmalıdır. Eşlerin altı aydan uzun bir süredir farklı yerlerde ikamet etmeleri durumunda ise boşanma davası davalının bulunduğu yer mahkemesinde açılmalıdır.
Boşanma Kararının Nüfus Kütüklerine İşlenmesi
Mahkemede verilen boşanma kararının kesinleşmesinden sonra, mahkeme kalemince kararı vermiş olan mahkemenin bulunduğu yer nüfus müdürlüğüne gönderilir ve tarafların nüfus kütüklerine işletilir. Böylelikle taraflar yeni nüfus cüzdanlarını alabilirler.
Anlaşmalı Boşanma Davasında Süre
Çekişmeli boşanma davalarıyla kıyaslandığında anlaşmalı boşanma davalarının çok daha kısa sürede sonuçlandığı görülmektedir. Tarafların tüm usul işlemleri bakımından hazır olması, hukuki sürecin doğru yürütülmesi anlaşmalı boşanma davasının sonuçlanmasını hızlandıran etkenlerdir. Tarafların velayet, nafaka, malların paylaşımı gibi noktalarda da anlaşarak bir anlaşmalı boşanma protokolü hazırlamış olmaları boşanma davasının çok daha kısa sürede sonuçlanmasını sağlayacaktır. Kesin bir süre vermek mümkün olmasa da, bu tür bir boşanma davasının açılmasından sonra mahkemelerin iş yoğunluğuna göre 1-2 ay içerisinde ilk duruşma günü verilmektedir, bu süre İstanbul gibi iş yoğunluğu fazla olan büyük şehirlerde 3-4 ayı bulabilmektedir. İlk celsede boşanma kararı çıksa bile gerekçeli kararın yazılması, taraflara tebliğ edilmesi, temyiz süresinin dolması, kesinleşme şerhinin hazırlanması, nüfus müdürlüğüne gönderilmesi gibi süreçler en az 2-3 ay sürebilmektedir. Görüldüğü gibi boşanma davasının hızlı sonuçlanan türü olan anlaşmalı boşanma davası bile sanıldığından çok daha uzun bir süreçte sonuçlanmaktadır. Tarafların bu süreci bir boşanma avukatıyla yürütmeleri, birtakım hukuki işlemlerin daha kısa sürede gerçekleşmesini sağlayacak ve çok daha hızlı bir anlaşmalı boşanma gerçekleşecektir.
Anlaşmalı boşanma
Boşanma Davasının Reddedilmesi Ve Yeniden Dava Açılması
Türk Medeni Kanununun 164. Maddesinin 4. Fıkrasına göre; ” Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin üzerine boşanmaya karar verilir.” Kanunda bu maddeye yer verilmesinin asıl amacı evliliklerini fiili olarak bitirmiş ve uzun süredir ayrı yaşayan ve bir türlü bir araya gelemeyen kısaca ortak hayatı sürdürme konusunda hiçbir şekilde anlaşamayan eşlere evliliklerini hukuki yönden bitirme imkanı tanımaktır.
Mahkemece ortak hayatın yeniden kurulamaması nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için şartları sıralarsak;
Daha önce açılmış olan boşanma davasının mahkemece reddedilmiş olması
Burada daha önce açılmış olan davanın hangi eş veya hangi sebeple açılmış olduğu önemli değildir. Önemli olan daha önce açılan bir boşanma davasının mahkemece reddedilmiş olmasıdır. Aynı şekilde boşanma davasının feragat ile sonuçlanmış olması halinde de bu şartın gerçekleştiği kabul edilir. Böylece feragat tarihi üç yıllık sürenin başlangıç tarihi olarak kabul edilir. Daha önce boşanma davasının reddedilmesi kararını veren mahkeme bir yabancı mahkeme de olabilir. Bu durumda yabancı mahkeme kararının Türkiye’de tanınması ve bu ret kararının da kesinleşmiş olması şartı aranır.
Daha önce açılmış olan boşanma davasına ilişkin mahkemenin verdiği ret kararının kesinleşmesinden itibaren en az üç yıl geçmiş olması
Bu şartın gerçekleşmesi için daha önce açılmış olan boşanma davasının mahkemece reddedilmiş olması ve mahkemece verilen boşanma davasının reddi kararının kesinleşmesinden itibaren üç yıl geçmiş olması gerekir. Kanunda belirtilen bu üç yıllık süre dolmadan dava açmak mümkün değildir. Önceki boşanma davasının feragat ile sonuçlanmış olması durumunda feragat beyanından itibaren 3 yıl geçmesi gerekir.
Ortak hayatın yeniden kurulmamış olması
Kanunda düzenlenen üç yıllık süre içerisinde ortak hayatın yeniden kurulamamış olması da şartlardan biridir. Burada kastedilen tarafların birbiriyle hiç iletişim içerisinde olmamaları değildir. Tarafların bu süre içerisinde zaman zaman buluşmaları, bazı hususlarda kararlar almaları veya çocuklarının durumunu konuşmak için ara sıra bir araya gelmeleri ortak hayatlarının yeniden kurulmuş olduğunun bir göstergesi değildir. Ancak bu üç yıllık süre içerisinde kısa sürelide olsa eşlerin aynı evde yaşamaları bu sebeple boşanma davası açılmasına engel teşkil edecektir.
Anlaşmalı boşanma
Eşlerden birinin dava açması
Daha önce açılmış olup reddedilen boşanma davasını kimin açmış olduğu veya kimin kusurlu ya da kusursuz olduğu önemli değildir. Her iki eş de yeniden boşanma davası açabilir. Mahkeme üç yıllık sürenin geçtiğini ve ortak hayatın yeniden kurulamadığını araştırdıktan sonra artık boşanmaya karar verecektir.
Kusur durumu
Tarafların kusur durumu, taraflardan birinin kanunda belirtilen üç yıllık süreden sonra dava açmasıyla, tarafların birbirinden nafaka ya da tazminat talepleri varsa önemli olacaktır. Reddedilen yada feragatla sonuçlanan davada kusur belli değilse hakim yeni davada kusur araştırması yapacaktır.
Anlaşmalı Boşanma İçin Avukat Tutmak Zorunlu Mu?
Hukukumuzda hiçbir davada avukat bulundurma zorunluluğu olmadığı gibi, boşanma davalarında da avukat tutma zorunluluğu yoktur. Ancak boşanma süreci, anlaşmalı boşanma olsa bile tarafların psikolojileri açısından oldukça zorlu geçen bir süreçtir. Ayrıca bu tür bir boşanma davası, en hızlı sonuçlanan boşanma davası olmasına rağmen yine de tarafların beklediklerinden çok daha uzun sürmektedir. Bu sürecin hem daha hızlı olması, hem de tarafların bu süreçte daha fazla etkilenmemeli ve usul işlemleriyle uğraşmak zorunda kalmamaları için bir avukatla birlikte davalarını yürütmeleri çok daha faydalı olacaktır. Siz de boşanma işlemleri yapacaksanız, hemen bir avukatla iletişime geçmeniz önerilir. Boşanma davası alanında uzman avukatların sizinle iletişime geçmesini istiyorsanız hemen bir talep oluşturabilirsiniz.
2018 Avukat Ücretleri ve Avukatlık Ücretine Dair Bilmeniz Gerekenler
Toplumda genel olarak avukatların yaptıkları tek şeyin gidip duruşmalara girmek olduğu düşünülmekte, herhangi bir hukuki ihtilafla karşılaşıldığında kişi bunu tek başına hakkedebileceğini düşünerek avukat ücretleri olmaksızın işlemlerini gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır. Toplumdaki bu algının değişmesi için ne yazık ki kişilerin mağduriyetler ve çeşitli hak kayıpları yaşaması gerekmektedir. Çünkü ancak o zaman hukuki sürecin zorluğu, dikkat edilmesi gereken noktaları ve uğraştırıcı tarafları kişiler tarafından fark edilmektedir. Evet, kanunda da düzenlendiği gibi dava açma yeteneği olan herkes kendi davasına ait evrakı düzenleyebilir, davasını bizzat açabilir ve işini takip edebilir. Yani mahkemede yanında bir avukat bulundurma zorunluluğu yoktur. Ancak bu süreç dışarıdan bakıldığı gibi gidip duruşmalara girmekten ibaret değildir, aksine oldukça karmaşık ve hassastır. Eğer siz de avukat arıyorsanız hemen bir talep oluşturabilir ve talebinizle ilgili uzman avukatların sizi aramasını sağlayabilirsiniz.
Avukatlığın amacı kanunda; hukuki münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamak olarak belirlenmiştir. Buradaki hukuk kurallarının tam olarak kullanılması ifadesine oldukça dikkat edilmesi gerekmektedir. Nitekim herkesin hukuk kurallarını, zamanaşımı sürelerini bilmesini, hangi evraklara ihtiyacı olduğunu ya da dilekçe yazmayı bilmesini beklemek çok da akıllıca bir davranış değildir. Yapılan basit usul hataları, kaçırılan süreler, eksik bilgi nedeniyle yapılan hatalar çok büyük hak kayıplarına neden olmakta, hukuki süreci gereksiz olarak uzatma ve adliyelerde zaten fazla olan iş yükünün daha da artmasına neden olmaktadır. Yapılması gereken işi bilene bırakarak külfet gözüyle bakılan avukatlık ücretlerinin ödenmesidir. Her meslekte olduğu gibi avukatlık mesleğinde de avukatın emeğinin karşılığında ödenecek bir tutar olması gerekmektedir. Buna bir külfet gözüyle bakılması oldukça yanlıştır, toplumun bu konuda algısı değişmelidir. Siz de hukuki bir sorunla karşı karşıyaysanız çevrenizden duyacağınız ‘Avukata sor‘ önerilerine kulak vermeniz yararınıza olacaktır.
Avukat Ücretleri: Avukatlık Ücreti Nedir?
Hukuki bir işlemin yapılması, dilekçenin yazılması, sözlü veya yazılı hukuki danışma, hukuki bir dava açılması yahut görülmekte olan davanın takibi, ceza davasında savunma veya müşteki vekilliği gibi hukuki süreçlerde avukatla temsil edilme nedeniyle, aslında kamu hizmeti görmekte olan ancak serbest meslek erbabı olan kişiye yani avukata ödenen tutara avukat ücretleri denilmektedir.
Avukat Ücretleri
Avukat Ücretleri: Avukatlık Ücretinde Miktar Nasıl Belirlenir?
Avukata ödenecek avukat ücretlerinin kapsamı her yıl barolarca tavsiye niteliğindeki ücret ve asgari ücret tarifesince belirlenmektedir. Avukatlık asgari ücret tarifesince belirtilen tutarların altında kalmamak üzere avukat ücretleri vekil ile müvekkili tarafından serbestçe kararlaştırılır. Söz konusu avukat ücretleri, sadece dava dilekçesinin yazılması, itiraz dilekçesi ve temyiz dilekçesi ve sair dilekçeler şeklinde olabileceği gibi hukuki süreçteki tüm işlemler için de kararlaştırılabilir.
Avukat tarafından müvekkilinden talep edilen ücret avukatın yetkinliğine, çalışma alanına, tecrübesine, davanın niteliğine ve dava ile ilgili öngörüsüne göre farklılık gösterebilir. Yani aynı dava için görüşülen farklı avukatlar tarafından talep edilen ücretler farklı olabilir.
Avukat Ücretleri: Avukatlık Ücretinin Asgari Tutarın Altında Belirlenmesi
Avukatın barolarca tavsiye niteliğindeki ücret ve asgari ücret tarifesinde belirtilen yazılı asgari ücret miktarlarının altında veya baroya bilgi vermeksizin ücretsiz dava alması yasaktır. Bu yasağa uyulmaması avukatın disiplin cezası almasını gerektiren bir durumdur.
Avukat Ücretleri: Avukatlık Ücreti Ne Zaman Ödenir?
Avukat ücretleri müvekkilden peşin olarak alınabileceği gibi daha ileri bir tarihte de alınabilir. Avukat ücretlerinin avukata ne zaman ödeneceği avukatlık sözleşmesine belirli bir vade konularak taraflarca serbestçe kararlaştırılabilir. Bu durumda sözleşmede ödeme günü belli olduğundan herhangi bir sorun çıkmayacaktır. Ancak avukat ile müvekkil arasında bir avukatlık sözleşme yapılmamış olması ya da yapılan sözleşmede avukat ücretlerinin ne zaman ödeneceğine dair bir hüküm bulunmaması durumunda avukatın ücret alacağının ne zaman muaccel hale geleceği belirsiz olacaktır. Kanunda bu konuda açıkça bir düzenleme olmamasına karşın kabule göre taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmaması durumunda avukat ücretleri üstlenilen işin sonuçlanması, azil ya da haklı istifa ile muaccel hale gelir.
Avukat Ücretleri
Avukat Ücretleri: Avukat İle Yapılan Ücret Sözleşmesindeki Bedel Süresinde Ödenmezse Yahut Hiç Ödenmezse Ne Olur?
Avukatlık sözleşmesinde kararlaştırılan avukat ücretlerinin avukatın bilgi, emek ve mesaisinin karşılığında kendisine ödenmesi gerekir. Kanunlar gereğince bir avukat müvekkili tarafından kendisinde verilen vekaletnamesini ilgili dava dosyasına sunmakla birlikte avukat ücretlerine hak kazanmış demektir. Ancak avukat ile müvekkili arasında yapılan avukatlık sözleşmesindeki avukatlık ücretinin ödenmemesi durumunda, avukat tarafından dava açılabilir ve avukat ücretleri faizi bile birlikte tahsil edilir.
Avukat Ücretleri: Avukatlık Ücretine Dava Masrafları Dâhil Midir?
Avukat ücretleri avukatın mesleki bilgisini kullanarak verdiği emek ve harcadığı mesainin karşılığı olarak avukata verilir. Yani avukat ücretleri dava harç ve masraflarını veya dava nedeniyle çıkacak diğer giderleri kapsamaz. Ancak taraflar sözleşmede avukatlık ücretinin dava sürecinin masraflarının tamamını ya da bir kısmını kapsayacağını serbestçe belirleyebilirler.
Avukat Ücretleri: Avukata Danışmak Yahut Yazılı Mütalaa Almak Ücretli Midir?
Avukatlık Kanunu gereği avukat ile yapılan her türlü hukuki görüşme, danışma, soru sorma, evrak incelenmesini ve görüş bildirmesini talep etme ücrete tabidir. Bu kapsamda görüştüğünüz avukat, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre tarafınızdan avukat ücretleri talep edilebilir. Avukatla yapacağınız görüşme öncesinde randevu talep ederken danışma ücreti konusunda bilgi alırsanız bu konuda sonrasında mağduriyet yaşanmayacaktır.
Avukat Ücretleri
Avukat Ücretleri: Avukatlık Ücreti ile Birlikte Ödenen Dava Masrafları Geri Alınabilir Mi?
Avukata, avukat ücretleri ile birlikte dava masrafları ödediğiniz takdirde davanın kazanılması ile birlikte yargılama masraflarının karşı taraftan tahsil edilecektir. Ancak bunun için mahkemeden yargılama giderlerinin karşı taraftan tahsil edilmesinin talep edilmesi gerekir.